Kaynak:radikal.com
Blog web günlüğü anlamına geliyor bildiğimiz gibi, biraz da günlük modunda takılalım. :)
Sevgili Weblog;
Üniversite boyunca ve özellikle son yılda yaptığım çalışmaları zaten biliyorsun weblogcum. Okul bitti bildiğin üzere. Artı eğitim fakültesi mezunu olarak KPSS’ye bende girdim. Tarih 10 Temmuz 2010.
Sonra ÖYP başvuruları başladı. Temmuz ayı içerisinde 3-4 yeni açılan üniversiteye giderek başvurumu yaptım ama dil puanım başvurumun kabul edilmesi için yeterli olmadı. Temmuz ayı da başvuru sonuçlarını beklemekle geçti.
Ağustos oldu KPSS sonuçları açıklandı. Sonuçlar açıklanana kadar yine bekledik. Sonuçlar açıklandı atama yapılabilmesi için taban puanların yayınlanmasını bekledik. Taban puanlar yayınlandı. 1 Hafta uğraştık tercih yaptık. İdealistliğimiz var ya Türkiye’nin herhangi yerinde bir eğitim kurumunda öğretmenlik yapabilirim dedik. KPSS kopya iddaları çıktı. Tercihleri yaptık ve beklemeye koyulduk. Tam atama yapılmadan önceki gün, mesai saatleri bitiminde atamalar ertelendi haberlerini okuduk. Yine şimdi ne olacak diye beklemeye başladık. Bir süre sonra KPSS’de kopya iddaları idaa olmaktan çıktı ve sınav ertelendi. Sınav ertelendi haberi gelene kadar yine bekledik. Bu arada boş durmayalım dedik. Ücretli Öğretmenliğe başvurduk. Sonuçların açıklanmasını bekledik. Haftada 1 gün ile bir okula Bilişim Teknolojileri dersine görevlendirildik. KPSS Eğitim Bilimleri sınavına çalışmaya başladık. Yeni sınav tarihinin açıklanmasını bekledik. Sınav tarihi açıklandı. 31 Ekim 2010. Şimdi ise KPSS Genel kültür- genel yetenek sınavı da çalıntı idaaları ortaya atıldı. Bir yandan sınava çalışmaya çalışırken bir yandan haberleri takip ediyoruz. Şimdi ise sınav tarihini bekliyoruz.
Sevgili weblog; artık buna bir mezunun dramı mı dersin, yoksa iki yüz bin mezunun dramı mı dersin bu da sana kalmış. Elimizden sadece çalışmak ve beklemek geliyor. Durumumuz bu. Bu bekleme süreci, sınav stresinin tekrar başlaması ne kadar üniversite mezunu ve psikoloji dersi almış olsak da bizi yıprattı.
Bir gün de Bilişim Teknolojileri Öğretmenliği nasıldır? diye bir yazı yazacağım.
Bir de bana çok yöneltilen bir soruyu cevaplamak isterim. Neden özel sektörde başvuruda bulunmadın? Sen aktif bir öğrenciydin.
- Eğitim fakültesi mezunu olduğum için
- İş başvurusu konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmadığım için
- Karadeniz dışına çıkmayı pek düşünmediğim için.
- Teknik bilgi olarak yeterli düzeyde olmadığım için
Evet üniversiteden elimde sadece diploma mezun olmadım. Bir çok yeterlilik de kazandım ama yine de daha yapılabilecek çok şey vardı. Bu kazandığım deneyimleri kullanabilmek ümidiyle. :)
Sevgili weblog seni de aksattığım için üzgünüm. Bol bol tıklanman dileğiyle…
Bilişimli Günler!
“Karayı göremiyoruz. Pozisyonumuzdan emin değiliz. Nerede olduğumuzu bilmiyoruz. Galiba kaybolduk.” Bu sırada kontrol kulesinden pilota, “Nasıl olur, hava gayet iyi gözüküyor. Batı’ya gidin.” şeklinde cevabî mesaj gelir. Bunun üzerine pilot, “Neresinin Batı olduğunu bilmiyoruz. Her şey yanlış. Çok tuhaf, hiçbir yönden emin değiliz. Okyanus bile olması gerektiği gibi değil.” der ve bağlantı kopar. Acilen yardım alarmı verilir, ancak uçakların izine bir daha rastlanılmaz..
Uçakların düşerek kaybolması ise yine aynı sebeptendir. Yüzeye çıkan doğal gazlar, havadan da hafif oldukları için yükselmeye devam ederler. Bu kez yoğunluk azalması, bölgenin üzerindeki atmosferde oluşur. Oradan tesadüfen geçen bir uçak hemen irtifa kaybeder ve motorları durur. Çünkü, motorlardaki benzinin yanması için oksijene ihtiyaç vardır ve düşük yoğunluklu havanın içindeki oksijen miktarı motorların çalışması için yeterli değildir. Böylece uçak da, hızla okyanus tabanına doğru inişe geçer.
alıntıdır
Hep söyler dururuz, öğretimde Bilişim Teknikleri ile daha kaliteli bir eğitim verilebileceğini. Teknoloji öğretim için her zaman daha etkili ve yenilikçi araçlardan birisidir.
Bu kez çok basit bir programcıktan bahsedeceğim. Teknik koşulları iyi olan öğretmenler için faydalı yöntemlerden birisi olacaktır.
Microsoft Mouse Mischief
Microsoft Mouse Mischief, MS Powerpoint 2007 ve 2010’a entegre edilebilen ücretsiz bir programdır. Eğitmen ve öğretmenlere derslerinde soru, anket ve çizim etkinliği slaytları eklemenize olanak verir.
Öğrenciler ekrandaki yanıtları tıklatmak, daire içine almak, işaretlemek veya çizmek üzere kendi farelerini kullanarak bu derslere etkin şekilde katılabilirler.
Her biri bir kablosuz fareye sahip yaklaşık 5–25 öğrenci çoktan seçmeli soruları yanıtlayabilir ve paylaşılan bir ekranda çizim yapabilir.
Mouse Mischief kullanılarak neler yapılabilir?
- Kavramlar ve eşleştirme oyunları hazırlayabilirsiniz. (eş anlamlı kelime eşleştirme, yabancı dil dersleri için kelime ve anlam eşleştirme, şekil ve kavram eşleştirme gibi)
- Öğrencileri gruplara ayırıp, her bir grubun fare işaretçisini bir şekil olarak atayıp grup çalışmaları düzenleyebilirsiniz.
- Öğrencilerin bir etkinliği kimin önce bitireceği konusunda yarışmaları için bir süreölçer ayarlayabilirsiniz.
- Bir yazı/sayfa yükleyebilirsiniz ve öğrencilerin yanlışların altını çizmesiniz isteyebilirsiniz.
- Okul öncesi için, şekiller ve kavramları eşleştirmesini isteyebilirsiniz. (Üniversitede okurken buna benzer oyunları flash kullanarak yapmıştık. O oyunlarda tek kişi oynayabilirken, sınıfta bir bilgisayar, bir projeksiyon ve öğrenci sayısı kadar fare ve fare girişlerini çoğaltmak için bir usb çoklayıcı yeterli olacaktır.)
- Şekil, resim ya da kelimeleri boşluklarla eşleştirme, anket, hangi grup daha önce cevapladı, hangi grup daha çok doğru cevap verdi gibi oyunlar hazırlayabilirsiniz.
Mouse Mischief’i nasıl kullanabiliriz?
Öncelikle bilgisayarımızda Microsoft Office 2007 ya da 2010 yüklü olmalı. Sonra buradaki adresten programı indirip kurmalıyız.
Program kurulduktan sonra Powerpoint’i açanız. Multiple-Mouse sekmesine tıklayınız.
Buradan Evet/Hayır Slaytı, Birden çok seçim ve çizim Slaytı ekleyebilirsiniz.
Programı nasıl kullanabileceğiniz ile ilgili videoları http://www.microsoft.com/turkiye/multipoint/mouse-mischief/how-to.aspx adresinden izleyebilirsiniz.
Örnek sunu dosyası programı bilgisayarınıza yüklediğinizde yüklenecektir.
Tanıtıcı videolar;
Etiketler: Eğitsel yazılım, Günü Kurtaran Programcık, microsoft
Netbookumuzdan laptopımıza cep telefonumuzdan fotoğraf makinemize tüm bu elektronik cihazların temizliği büyük bir sorun. Bu konu ile ilgili öyle güzel, eğlenceli ve faydalı bir yazı buldum ki üzerinde hiçbir değişiklik yapmadan olduğu gibi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Elektronik cihaz temizleme kılavuzu
Bilgisayar monitörün parmak izi ile doluysa, klavyen kurumuş kola sayesinde yapış yapışsa, cep telefonunda kulak izin çıkmışsa, temizlik vakti geldi demektir. Peşinen uyaralım, temizlik işlemleri sırasında cihazının kapalı olduğuna emin ol.
Televizyonlar ve monitörler:
Annenin monitörlere camsil ile girişmesine izin verme. Ekranlarımız, tüplü televizyonlar gibi cam kaplı değil; anti statik kaplamalardan matlık sağlayan katmanlara kadar türlü bariyerlerle örtülü. Alkol, amonyaklı temizleyiciler ve hatta özel LCD ekran temizleyiciler, mikro çatlaklardan cihazların içine sızabilir ve uzun vadeli kullanımda koruyucu kaplamalara zarar verecektir.
Peki çare nedir? Su! Saf su bulabilirsen daha iyi, yoksa içme suyu işini görür. Sadece su ile nemlendirilmiş bir bez, temizlik için yeterli. Marketteki temizlik reyonundan mikrofiber bir bez satın almanı öneririz. Sıradan pamuklu kumaş kullanırsan, ekranın kumaşın lifleri ile kaplanacak. Bu durumda kağıt mendil ile bir kez daha üzerinden geç. Dikkat; kağıt havlu değil, kağıt mendil ya da tuvalet kağıdı. Kağıt havlu bile, monitörlerin için haşin kalıyor.
Cep telefonları, müzik çalarlar:
Cep telefonları, müzik çalarlar ve medya oynatıcıların ekranları için alengirli çözümlere gerek yok, nemli bir bez işini görecektir. Alkolü aklından bile geçirme. Tuş takımı, mikrofon, hoparlör, şarj yuvası, hafıza kartı girişi için, eski bir diş fırçası ve kürdan öneriyoruz.
Bazı girişlerin üzeri, ince metal ızgaralarla kaplanmış olabilir, çoğu telefonun mikrofonu ve hoparlörleri böyledir. Bu durumda diş fırçası, tozu dışarı çıkarmak yerine içeri itecektir. Izgaranın üzerine bir seloteyp yapıştırıp hızla çekmeyi dene.
Dizüstü bilgisayarlar:
Monitör temizliğinin üzerinden zaten geçmiştik. Gövde temizliğini, bir ölçü alkole iki ölçü su karıştırarak yapabilirsin. Elinin altında saf alkol yoksa, anti bakteriyel temizlik jelini de suyla karıştırabilirsin.
Dizüstü bilgisayarının klavyesini temizlerken, tuşları sökmeyi aklından bile geçirme. Ofis eşyası satan mağazalarda, bu iş için satılan basınçlı hava spreyleri var. Tuşların arasında sıkışmış susamları, bu spreyle çıkarmayı dene. Elektrikli süpürge de deneyebilirsin ama üflemek, çekmekten daha iyi bir çözüm. Fan yuvaları için yapabileceğin tek şey, süpürgeyi dayamak. Temiz fan yuvaları, daha sakin çalışan fanlar ve daha uzun pil ömrü demek. USB, kart yuvası, şarj girişi gibi oyuklar için eski dost diş fırçasına güvenebilirsin.
Trackpad’i sadece suyla temizle, asla alkol değdirme. Bilek ve avuçlarının sürekli değdiği yerdeki renk değişiklikleri için de aseton kullanabilirsin.
Masaüstü bilgisayarlar:
Bilgisayarın kasa içi temizliği için, basınçlı spreyleri öneriyoruz. Bu spreylerden bulamazsan, elektrik süpürgesi çalışırken yumuşak bir boya fırçası veya sulu boya fırçası ile kartların, işlemcinin ve fanların tozunu almayı dene. Eğer süpürge olmadan fırçalarsan, tozları sadece bir yerden başka yere taşımış olacaksın.Masaüstü klavyesinin tuşları sökülüp takılabilir. Tuşları söküp, sabunlu su dolu bir naylon torbaya atıp, ağzını bağladığın torbayı sıkıca çalkalamanı öneririz. Bu sırada klavyenin içindeki kirleri süpürgeyle vakumlayabilirsin. Daha sonra tuşları bir havlu üzerine bekletip kurutabilirsin.
Klavyenin üzerine dökülen kola türü şekerli içecekleri, sabunlu suyla nemlendirilmiş bir bezle silebilirsin. Klavyeler hassas ürünler değildir, elektrik olmadığı müddetçe nemli bezle silmende sakınca yok. Alkol ve su karışımını önermiyoruz, alkol şekeri çözmediği için kuruduğunda yapış yapış olacaktır.
Bu ve bunun gibi birçok faydalı ve eğlenceli yazıyı http://www.istegenc.com.tr/ sitesinden okuyabilirsiniz. (:
kaynak: http://www.istegenc.com.tr/
Bilim adamları, kainatın oluşumu konusundaki araştırmalarında yeni bir fenomen keşfettiklerini düşünüyorlar.
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (BHÇ) adlı dev atom çarpıştırıcısında Büyük Patlama ortamını yaratmaya çalışan Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi'nin (CERN) internet sitesinde yapılan açıklamada, BHÇ'nin yaklaşık 6 ay süreyle çalıştırılmasından sonra, deneylerin potansiyel olarak yeni ve enteresan fenomenlerin işaretlerini vermeye başladığı belirtildi.
Açıklamada, özellikle bazı parçacıkların, şimdiye kadarki proton çarpışmalarında gözlenmedik bir biçimde, sıkı sıkıya birbirlerine bağlı olduklarının ortaya çıktığı kaydedildi.
Fizikçi Guido Tonelli, parçacıkların 27 kilometrelik oval tünelde hızlandırılarak, bugüne kadarki rekor düzeyde, 7 TeV enerjiyle ışık hızına yakın bir hızla çarpıştırıldığı deneyin ilk sonuçlarını açıkladığı sunumunda, "Temmuz ortasındaki analizlerimizde yeni bir fenomen ortaya çıktı" dedi.
Bu sonuçların henüz teyit edilmediğini, ancak araştırma ekibinin keşfedilen bağlantının varolmadığını gösterecek karşı bir gözlemde bulunamadıklarını söyleyen Tonelli, "Şimdi ne olup bittiğini tam anlamıyla analiz etmek ve BHÇ'nin keşfetmemizi sağlamasını umduğumuz yeni bir dünya olan yeni fizikte ilk adımlarımızı atmak için daha fazla veriye ihtiyacımız var" diye konuştu.
CERN araştırmacıları bu gözlemleri yorumlayabilmek için biraz daha zamana gereksinimleri olduğunu kabul ederlerken, yeni bulguların, çarpışmalarda yoğun ve sıcak madde oluşumuyla bağlantılı olabileceği şeklinde yorumlanan ABD'nin Brookhaven Ulusal Laboratuvarı'ndaki çekirdek çarpışmalarında gözlemlenen fenomenlerle benzerlikler taşıdığına da işaret ettiler.
Deneyin daha sonra 14 TeV enerjiyle yapılması öngörülüyor, ancak bunun tarihi henüz belli değil. Bilim adamları, 14 milyar yıl önce evrenin doğumuna yol açtığına inanılan Büyük Patlama deneyinde, evrenin doğasını kavramaya yarayacak yeni parçacıklar görmeyi umuyor.
Bir mikro saniye sürecek çarpışmada, temel element parçacıkları, atom çekirdeklerini oluşturmak için birleşmeye başlamadan önce meydana gelen Büyük Patlama anındaki koşullar oluşturulmak isteniyor. Deney sırasında tünel boyunca ayrı yönlerde iki proton hüzmesi veriliyor.
Işın demetleri ayrı istikametlerde, ışık hızına yakın bir süratle halka şeklindeki tünelde yol alıyor. Proton ışınlarının birbiriyle büyük bir enerjiyle çarpışmasının ardından bilim adamları, özellikle teorik fizikteki kütle mantığının temelini oluşturan veya kara maddenin neden yapıldığını anlamaya yarayacak Higgs parçacığı (Tanrı parçacığı) diye adlandırılan parçacıkların varlığının kanıtlarını görmeyi umuyor. AA
Yapılan bir araştırmanın sonuçları, asansörlerdeki büyük tehlikeyi ortaya koydu...Asansör düğmelerinin, umumi bir tuvalet oturağından 40 kat daha fazla mikrop taşıdığı bildirildi.
Bir tuvalet oturağının bir santimetre karesinde ise sadece 8 koloni oluşturan birim bakteri bulunduğu kaydedildi.
Arizona Üniversitesi için araştırmayı yapan Microban Europe’tan Dr.Nicholas Moon, işlek bir binadaki asansörün düğmelerine her gün yüzlerce kişinin dokunduğunu hatırlatarak, "düğmeler düzenli olarak silinse bile buralarda bakteri oluşum potansiyeli çok yüksektir" dedi.
Daha önce yapılan bir araştırma da bir büro masasının bir tuvalet oturağından 400 kat fazla bakteri taşıdığı, bilgisayar klavyelerinin de tuvaletlerden 4 kat fazla mikrop barındırdığı tespit edilmişti.
Kaynak:milliyet.com
Einstein’ nin bu iddası Amerikalı bilim insanlarının atomun titreşimlerini ölçebilen yüz defa daha hassas iki süper atomik saatle yaptıkları bir deneyle kanıtlandı.
Deney sayesinde yerçekiminden uzaklaştıkça zamanın daha çabuk geçtiğini görüldü.
Bilim insanları, yıllar önce bu ilginç olayı, yüksek irtifada uçan bir füzenin içinde bulunan atomik saat ile aynı zamanda, manyetik alanın etkilerinin daha güçlü olduğu yeryüzünde bulunan başka bir atomik saat ile yaptıkları ölçümlerle gözler önüne serdiler.ABD'nin Colorado eyaletindeki Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü'te (NIST) görevli fizikçiler bu defa aynı olayı, yüz defa daha hassas iki süper atomik saat kullanarak günlük hayatta da izleyebildi.
İçinde atomik saat bulunan ve yüksek irtifada uçan füze ile yeryüzünde bulunan saat yerine, bu sefer sadece 33 santimetrelik bir irtifa farkı ile deney yapıldı.
Amerikan bilim dergisi Science' in 24 Eylül tarihli sayısında yayımlanan deneyin sonucuna göre, kişi 33 santimetre yüksekte, yani iki basamak yukarıda bulununca biraz daha çabuk yaşlanıyor. Fark çok zayıf olduğu için hemen farkedilmediğini belirten araştırmaya göre bu fark, 97 yıllık bir ömürde saniyenin 90 milyarda biri kadar.
Araştırmayı kaleme alan bilim insanları, bu farkın insanlar tarafından hissedilmese bile, bu çok hassas, ufacık farkı ölçebilme imkanı, jeofizik gibi başka araştırma alanlarında da kullanılabileceğini belirtiyor.
NIST'teki görevli araştırmacılar, İzafiyet Teorisi ya da Görecelik (relativity) kuramının günlük hayata başka bir etkisini daha tespit etti. Yaptıkları araştırmaya göre, kişi saatte 32 kilometre daha hızlı gittiğinde, zaman daha yavaş geçiyor.
Deneyler için araştırmacıların kullandığı, ne bir dakika ileri giden, ne de bir dakika geri kalan, NIST'in farklı laboratuvarlarında bulunan saatler, birbirlerine 75 metre uzunluğundaki bir fiber optik kabloyla bağlı.
Kaynak:milliyet.com
Geçtiğimiz günlerde uzmanlar, Türkçe'yi hızlı yazmaya en uygun klavye olan ancak kullanım oranı yüzde 10'lara gerileyen F klavyenin yaygınlaşmasının önemine işaret etti. Türkiye Bilişim Derneği' den yapılan
açıklamada dünya genelinde Latin harflerini kullanan 4 klavyeden birinin F klavye olduğunu bildirdi.Yine aynı açıklamada; '' F klavyenin yaygın kullanılması, Türkçe hızlı metin yazma, verimli metin yazma açısından doğru olandır. Çok hızlı yazanlar için F klavyede dakikada 100 kelime yazılıyorsa Q klavyede bu hız yarıya düşer. F klavyenin, Türkçenin harf ve kelime diziliş yapısına uygun olduğu bilimsel olarak da tespit
İngilizce için üretilen Q klavyenin daktilo kullanılan dönemlerde harflerin birbirine karışmasıyla oluşan kitlenmelerin önüne geçmek üzere üretildi, ancak hızlı yazıma uygun bir klavye değil. Q klavye, İngilizcede yavaş yazmak için üretilmiş bir klavye. O dönemlerde daktilolarda birbirine yakın tuşlar olması nedeniyle kitlenmeler yüksekti. Sık kullanılan harflerin birbirinden uzaklaştırılması için Q klavye ortaya çıktı. Bu nedenle Q klavye, hızlı yazma için verimli değil, aksine çok verimsiz bir klavye tipi.Son 10 yılda Q klavyenin, tüm klavyelerin % 90’ını oluşturdu. F klavye oranı ise yüzde 10 dolayında kaldı. Türkiye, hızlı yazıma çok uygun verimli bir standart olan F klavyeyi son 10 yıldır kaybetmiş durumda.
F klavye kullanımının yaygınlaşması için küçük yaşlarda alışkanlık kazandırılması gerekmekte. İlköğretim okullarından itibaren F klavye eğitimine başlanması durumunda 10 yıl içinde istenen kullanım oranının yakalanabileceği düşünülmekte.
F klavyenin ise 1955 yılında bir standart haline dönüştürülerek yoğun olarak kullanılmaktayken giderek yaygınlığı azaldı.
Dünyada kendi klavyesini yaratmış 4 ülkeden biri olan Türkiye, F klavye ile dilimize ve on parmak kullanımına en uygun klavyeyi yaratmıştır. F klavye için farkındalık yaratılmalı ve çok geç kalınmamalıdır.
Kaynak: radikal
Yarışmayı düzenleyen kişiler, İngiltere’nin kırsal kesimlerindeki internet hızlarının düşüklüğüne dikkati çekmeye çalışıyor. Benzer bir yarış geçen yıl da düzenlenmiş, Güney Afrika’nın Durban kentinden 96 km. uzağa bilgi taşıyan Winston adlı bir güvercin iki saatte hedefine varırken, aynı dosyayı internetten gönderme denemesi yüzde 4 civarında kalmıştı. İnternet Servis Sağlayıcıları Derneği’nden Tref Davies, 100-200 Kbps hızındaki internet bağlantısının yeterli bir hız olmadığını söyleyerek hükümeti harekete geçmeye çağırıyor. (bbc)
Bir kaç yıl önce Fransız mimar Jean-Pierre Houdin, Mısır piramitlerinin binlerce yıl öncesinin teknolojisiyle nasıl inşa edildiğine dair sırrı çözdüğünü iddaetti. Piramitlerin en büyüğü olan 'Keops' piramidi üzerinde 8 yıldır çalışan Houdin, yarattığı üçboyutlu bilgisayar modeliyle yüzyıllardır akıllara takılan soruyu yanıtladı. Houdin'in teorisine göre, 4500 yıl önce inşa edilen ve her biri 2,5 ton olan 3 milyon taş bloktan oluşan piramit, aşamalı olarak kurulan iki rampa sayesinde yapıldı. İlk etapta 43 metrelik dış rampa kullanan Mısırlılar, ardından 136 metrelik spiral şekilli bir iç rampayla inşaatı tamamladı. Bu rampa piramitin yakınına kurulmuş olan taş ocağından başlayarak piramite kadar devam eden ve düzenli olarak kesintisiz taş taşınmasını sağlayan bir yapıda inşa edilmiştir. Aksi halde asla gerçekleştirilen süre içerisinde işi tamamlamak mümkün olmazdı. Fakat bu rampa piramit hacminin %65'i tamamlandıktan sonra 43 m yüksekliğe ulaşır ve bu noktadan sonra ne kadar etkili oluğu tartışma konusudur. Çünkü piramidin tamamını bu rampa vasıtasıyla yapmak için 43 metreden 140 metreye ulaşmak gerekeceğinden, bunun için piramidin toplam hacminin 2 katı kadar daha taşa gerek olacaktı. Bu nedenle bu seviyeden sonra piramidin inşasına içeriden devam edilmişti.
- "Piramit" in içine bırakılmış su beş hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılır.
- Çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku yaymadan piramitler içinde mumyalaşır.
- Kesik, yanık, sıyrık gibi yaralar bir piramidin içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.
- Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur. Araştırmacıların çoğu ya içinde kayboldu ya da aynı yerde birkaç tur attılar fakat içlerini göremediler.
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), genetiği değiştirilerek üretilen somon balıklarının süpermarketlerde satışına izin verip vermemeyi tartışıyor.
Radikal'in haberine göre 7 Şubat 2005 tarihindeyse yine benzersiz bir yeniliği deneyen Gmail, eposta arayüzüne ‘chat’ fonksiyonu da yerleştirdi. Bu girişim birkaç ay sonra Google Talk (Gtalk) adlı bağımsız bir uygulamaya da döndü.
İki tarafta da şifreli altyapı kullandığı ve filtrelere takılmadığı için yüz milyonlarca Gmail ve Gtalk kullanıcısının günlük alışkanlığı haline gelen bu hizmet hakkında ortaya çıkan bir gerçekse herkesin keyfini kaçırdı.
Google yöneticilerinin de kabul ettiği bu habere göre David Barksdale adlı 27 yaşındaki üst düzey bir Google yazılım mühendisi kullanıcıların hesaplarına girerek sohbet kayıtlarını ve yazışmalarını okudu. Küçük yaştaki kız ve erkek çocukların mağdur olduğu gelişmede Barksdale’in yazışma kayıtlarına girerek kullanıcıların özel hayatlarına dair bilgiler sızdırdığı ve onları tehdit ettiği belirlendi. Hatta tehdit ettiklerinden birisi kendini engelleyince (bloke edince) bu engeli yine sistemden kaldırarak eylemine devam ettiği anlaşıldı. Barksdale’in işinden olmasıyla sonuçlanan bu durumu ortaya çıkaransa çocuklarından gelen şikayetler sonrası Google’a başvuran ebeveynler oldu.
Google tarafından yürütülen araştırmada David Barksdale’in gözüne kestirdiği kişilerin Gmail altında kayıtlı e-posta mesajları, adres defterleri, Google Talk hizmeti üstünden yaptığı sesli ve yazılı iletişim kayıtlarını kopyalayıp incelediği ortaya çıktı.
Asıl merak konusu gerçekte kaç kişinin bu tip olaylarda mağdur olduğu. Çünkü son yaşanan olay daha önceden de benzer olayların yaşanıp kurum içinde örtbas edilmiş olma ihtimalini akla getiriyor. Zira Google tarafından yapılan açıklamalardan birinde Barksdale olayının bu türden ikinci sefer başlarına geldiğine değinildi. Oysa ilkinden o ana kadar hiç kimsenin haberi bile olmamıştı. Hepsinin ötesinde küçük bir grup da olsa bazı mühendislerin istediği herkesin bütün iletişim kayıtlarına kolayca ulaşabilir olması da tüyler ürpertici.
Kaynak:hürriyet.com
İnsanoğlu çoğu zaman yapılan beceriksizlikleri eşşeklikle nitelendirse de aslın da bu sevimli hayvan tahminlerimizden çok daha akıllıdır.. Eşek iyi bir kılavuzdur. Gittiği yolu hiç unutmaz ve o yoldan asla şaşmaz.. Bu nedenle de eskiden büyüklerimiz deve ya da katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlardı.. Yine atalarımızın ''eşek bir defa çamura düşer ''deyimi de oldukça doğru bir tesbittir.. Ve yine inanmayacaksınız ama bu hayvan çok iyi bir yol mühendisidir. Evet yanlış duymadınız...Bu akıl küpü hayvan yokuşları en fazla %7 eğimle ve kısa mesafelerde virajlar alarak çıkar.
alıntı
Rahatlatıcı, serinletici etkisi olduğu da bir gerçek. Hatta kolon kanserine karşı koruyucu olduğu bilinmekte. Kolestrolü düşürücü, bağışıklık sistemini güçlendirici, ağız ve diş sağlığı için önemli, zayıflamaya da yardımcı olduğu da bir hakikat.
Sütün fermantasyonu sonucu oluşan yoğurt alkolsüz içecek sektörünün büyük bir kısmını elinde bulunduran gazlı içecek sektörüne de iyi bir alternatif aslında. Yoğurttan yapılan o buz gibi leziz ayranlar hem serinletici hem de gazlı içeceklerin yerini alabilecek dolabımızda bulunması gereken sağlıklı bir içecek.
İçinde meyve parçacıklarıyla da güzel ve sağlıklı bir atıştırmalık benim için.
Tüm bu sohbetin üzerine fonda 'Yoğurt koydum dolaba ellere vay, bugün başım kalaba ellere vay' türküsüyle bol yoğurtlu günler diliyorum ....
Sevgili bilim meraklıları bugün okuduğum ve bana ilginç bir o kadar da mantıklı gelen bir haberi sizlerle de paylaşmak istiyorum. (:
Fazla düşünmeyin, üzülürsünüz!
Hayat ve kararları hakkında çok fazla kafa yoran insanların bellekleri zayıflıyor, depresyona eğilimli oluyor. Sorumlusuysa beynin ön lobu!
University College London’da gerçekleştirilen deneyler sonunda, beynin ön lobunda daha fazla hücre bulunan insanların verdikleri kararlar hakkında daha fazla kafa patlatan ve sık sık 'kara kara düşünen' kişiler olduğu ortaya çıktı.
Prefrontal Korteks denilen beyin bölgesinin büyüklüğü ile beyinsel faaliyetler arasındaki fiziksel bağı kanıtlayan bu ilk çalışma sayesinde, otizm ve bazı diğer zihinsel hastalıkların tedavi ve takibinde yeni yöntemler geliştirilebilecek.
Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, 32 deneğin katıldığı araştırma ön lobu daha büyük olan kişilerin verdikleri ve verecekleri kararlar hakkında 'kara kara düşünen" kişiler olduğunu gösteriyor.
Bu kişilerde ‘çalışan belleğin’ de diğerlerine kıyasla daha zayıf olduğu görülüyor. Ekipte yer alan Stephen Fleming, bu davranışın depresyona eğilimi de artırdığı görüşünde. Nitekim, 'çalışan belleği' daha zayıf olan kişiler arasında kendi kararları hakkında sürekli düşünen ve sıkıntılı kişilerin çok olduğu göze çarpıyor.
Etiketler: fazla düşünmeyin üzülürsünüz, kara kara düşünme