Biri İstenmeyen E-Posta mı Dedi?!!!



Son zamanlarda bir sürü gereksiz mail alıyordum. Mail kutumu boşaltmaktan bıkmıştım o derece. (: Bu gidişe dur demenin zamanı geldi diyip tüm o saçma sapan, reklam amaçlı gelen e-postalardan kurtuldum. Benim gibi aynı dertten müzdarip olanlar vardır belki içimizden diye de nasıl yapıldığını görsel olarak sizlerle de paylaşmak istedim. (:







1. İlk olarak hotmail hesabınıza giriş yapıp gelmesini istemediğiniz maili açın.

 3. Ekranda sağ üst köşedeki "Seçenekler" butonunun altındaki "Diğer Seçenekler" ögesini tıklayın.
4. Karşınıza çıkan sayfada "Güvenli ve engellenen gönderenler" segmesine bi tık tık. (:

 5. Açılan sayfanın altında yer alan "Engellenen Gönderenler"i tıklayınız. Mutlu sona az kaldı. :p
 6. Engellemek istediğiniz maili açtığınızda gönderenin e-posta adresini kopyalamıştınız ya soldaki kutucuğa yapıştırınız bir zahmet ya da üşenmezseniz direkt olarak adresi buraya da yazabilirsiniz.
* Adresi olduğu gibi yazarsanız örnekteki gibi "ad@example.com" sadece o adresten gelen mailleri, yalnız "@example.com" yazarsanız sonu @example.com ile biten tüm mail adreslerini engellemiş olursunuz. (;
 7. Listeye ekle dediğiniz an diğer engelli listenizin yanında yerini almış olacak bu adreste. Mutlu son (;



İşte bu kadar... Sonuçta gereksiz maillerden temizlenmiş, girince huzur veren bir mail kutusu sizleri bekliyor olacak. ((((:

photo2. Açtığınız mailde gönderenin e-posta adresini kopyalayın.

NAFTALİN NOSTALJİ KOKAR...

Yoğunluktan dolayı yeni yazı paylaşamamıştım sizlerle. Hem gereksiz gerekliler konusunda hafızalarınızı doldurmak hem de geç kalmış bir bayram tebriği olarak yazıyorum bu satırları. (:
Naftalin kokusunu bilmeyenimiz yoktur. Çoğumuzun aklına ilk olarak büyükanne ve büyükbabasının evi geliyor değil mi? O kapıdan içeri girer girmez tüm benliğimize işleyen naftalin kokusuyla el öpmeler, sarılmalar...
Tonton bir fizik öğretmenimiz vardı lise yıllarında  naftalin kokulu. O da bir büyükanneydi belki de kim bilir. (: Naftalin mazi kokar aslında buram buram, hatıralar hatıralar... Unutulmasın, aklımıza geldiğinde yüzümüzde minik bi tebessüm oluştursun, yok olmasın diye koruyup kolla
r anılarımızı...
Sadece anılarımızı değil tabi ki. İsterseniz önce biraz kimyasal özelliklerine bakalım birlikte.
Naftalin ( C10H8 maden kömürünün damıtılmasıyla elde edilen beyaz renkli aromatik bir hidrokarbondur. Suda değil de alkolde çözünen, sanayiden tutun da boya, eczacılık, parfümeri, vb. gibi birçok sektörde kullanılan katı bir madde olur kendileri. Kimya dersi alanlarımız hemen hatırlayacaktır. (Naftalini madde konusunu işlerken unutmak ne mümkün zaten?! (: ) Naftalin katı bir madde olmasına rağmen hal değiştirirken katı-sıvı-gaz şeklinde değil de direkt olarak katıdan gaza geçebilen derslerde süblimleşme olayı için gösterilen yegane örnektir. Süblimleşme olayı bir maddenin katı fazdan doğrudan sıvılaşmadan gaz fazına geçmesidir.
Bizleri, kıyafetlerimizi güvelerden böceklerden korumak için birebirdir. Sonra kötü kokuların önüne geçmek içinde tuvalet ve banyolarda sık sık kullanılır. Hatta annem elektrik süpürgesinin içine bile bir miktar naftalin çeker, her ev süpürülüşünde ortamı naftalin kokusu kaplar. (:
Çok masum gözüküyor değil mi beyaz beyaz? Ama hiçte o kadar masum değilmiş aslında. Yararlarının yanısıra günümüzde sağlığımız açısından zararlarının da olduğu bilinmekte. Dolayısıyla siz siz olun, naftalini uzun süre solumaktan, çocuklarınızın bir şekilde ağızlarına koymalarından, hatta doğrudan uzun süre temas halinde olmaktan sakının. Ne kadar doğru bilinmez bir rivayete göre alyuvar hücrelerimize zarar vermekte olup, kansere bile yol açabiliyormuş deniliyor. Zararları konusunda bilimsel olarak %100 kanıtlanmış bir bulguya rastlayamadım araştırmalarım sırasında. Hep bir rivayet şeklinde ele alınmış konu. Sizin bildikleriniz varsa bu noktada paylaşımlarınızı bekliyoruz sabırsızlıkla. (;
Günümüzde eskiye özlemin arttığı, iki lafımızdan birinin ahhh nerede o eski .... ile başlayan cümlelerin olduğu bir süreçte bunun sadece iki açıklaması olabilir. Ya yaşlanıyoruz ya naftalin kokulu nostalji yapmak istiyoruz. (((:
Nostaljik, naftalin kokulu bayramlar diliyorum sizlere efendim....
Dip not olarak keşke hayatımızda var olan bizi yiyip bitiren dert güvelerine karşı da işe yarasaydı şu naftalin... Dertler yaklaştıkça "Yaklaşmayın naftalinlerim naftalin adamım bennn.... " dese... :/ Naftalinman'im kokulu kokulu gelse... (((:

Çokta mantıksız olmadı bence. Biz ki
uçan süpermanları, ağ atan spidermanları, yarasa kanatlı batmanları kendimize süper kahraman kabul etmiş insanlarız  'naftalinman'imin neyi eksik değil mi ama?! :p

Maddenin Sırrı Çözüldü...

 Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN'deki fizikçiler tarihi bir deneye imza attı. Modern bilimin en büyük sırlarından biri olan anti-madde yalıtılmış ortamda üretildi.
CERN'deki fizikçiler tarihi bir deneye imza attı. Modern bilimin en büyük sırlarından biri olan anti-madde yalıtılmış ortamda üretildi.
 Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) fizikçilerinin gerçekleştirdikleri ''Alfa'' deneyinde, elde edilen 38 adet anti-hidrojen atomu, üzerinde yeterince gözlem yapılacak bir süre boyunca, yani saniyenin onda birinde, belirli bir ortamda tutularak (hapsedilerek) incelendi.

 Elde edilen anti-maddenin, madde ile temas anında yok olmasından ötürü, gözlemlenmesi için, madde ile temas kuramayacağı bir ortamda yalıtılarak hapsedilmesi gerekiyordu
Nature dergisinde yer alan makaleye göre, hidrojen atomlarının karşıtı olan anti-hidrojen atomlarını vakumlu bir ortamda üretmeyi başaran fizikçiler, bu atomları, üzerinde çalışmayı yetecek süre boyunca yalıtılmış ortamda tutmayı başardılar.
Bu anti-madde atomlar üzerinde yapılan gözlemler, evrenin ortaya çıktığı Büyük Patlama'dan sonra anti-maddeye ne olduğunun anlaşılmasını sağlayabilecek.
Deneyle ilgili araştırmacılardan Jeffrey Hangst, ''hiç kimsenin henüz anlayamadığı nedenlerden dolayı doğa, anti-maddeyi dışlamış durumda'' diyerek, bunun, anti-maddenin sakladığı sırları ortaya çıkarma konusunda kendileri açısından teşvik edici olduğunu belirtti.
kaynak: http://www.haber7.com/haber/20101118/Yuzyilin-deneyinde-maddenin-sirri-cozuldu.php

Beşte Yetmez Altı Tane... (6. His...)

'Altıncı his' varmış!

Sydney'de 'altıncı his' üzerinde beş yıldır çalışan araştırma ekibi, sık dillendirilen ama bilimsel olarak kanıtlanmamış bu fenomenin gerçekten var olduğunu öne sürüyor.

‘Altıncı his’ gerçek çıktı! Avustralya’daki Sydney Teknoloji Üniversitesi’nde uzun süredir yürütülen bir araştırmanın sonuçlarına göre, çok yakın ilişki içinde olan insanların, özellikle de birbirine âşık çiftlerin beyinleri birlikte ‘işliyor’.
Araştırma ekibi bu bilgiden yola çıkarak, ‘altıncı hissin’ gerçekten var olduğunu öne sürüyor. Beynin davranışları üzerine çalışan Dr. Trisha Stratford, beş sene boyunca çiftlerin beyinlerini inceleyerek nasıl tepki verdiklerini araştırdı. Dr. Stratford’un verdiği bilgiye göre, çiftler eğer birbirlerine zihinsel olarak çok yakınsa, özellikle de birbirlerine âşıklarsa, beyinleri birlikte çalışıyor.
Radikal gazetesinin The Daily Mail'den aktardığı habere göre Dr. Stratford, aralarında fiziksel bir iletişim durumu olmasa dahi, iki insanın sinir sistemlerinin uyum içinde işleyebileceğini öne sürüyor ve ekliyor: “Bu
çalışma, bize iki insan karşılıklı olarak etkileşime geçtiği zaman neler olup bittiğine dair derinlikli bir bilgi vermiş oldu.” Dr. Trisha Stratford, çalışmasının toplumda sık dillendirilen ama bilimsel olarak daha önce hiç tanımlanmamış olan ‘altıncı hisse’ dair ipucu geliştirdiği kanısında.
“Bu çok heyecan verici. Birisiyle çok yakınlaşınca, beynin çeper kemiği (parietal lob) aktif hale geliyor. Bu zamanlarda karşılıklı olarak birbirimizin zihninden geçeni okuyabiliyoruz” diye konuşan Dr. Trisha Stratford çalışma için 21 ile 65 yaşları arasındaki 30 gönüllünün davranışlarını beyne ve gövdeye yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla incelemiş. Sonuçta, psikolojik olarak birbirine yakınlaşan insanların sinir sistemlerinin de uyum içinde çalıştığı fark edilmiş.

AYNA AYNA SÖYLE BANA

Aynalardan korkar mısınız? Peki, her gün sabah aynaya baktığınızda tam olarak ne görüyorsunuz?

MIT'in yeni geliştirdiği bir ayna sayesinde aynaya baktığımızda artık sadece kendi görüntümüzü görmeyeceğiz. Ming-Zher Poh isimli araştırmacı tarafından geliştirilen yeni bir ayna; üzerinde bulunan bir kamera sayesinde nabız ritmimizi, solunum ve kan basıncımızın durumunu
 bize direk olarak gösterebiliyor. Public - domain yazılımı sayesinde yüzümüzün duruşu ve görüntüsünü baz alan ayna, gönderdiği kırmızı, yeşil ve mavi ışınlar sayesinde istediği ölçümleri elde edebiliyor.

Özellikle hareket halindeki cisimlerde çalışması bir hayli güç olan bu sistem, yine Poh tarafından Independent Component Analysis isimli sinyal cihazı kullanılarak başarılı bir halde çalıştırıldı. Hollanda'daki TNO Science & Industry'de çalışan Fokko Wieringa adındaki kıdemli bilim adamı aslında benzeri bir sistemi 2005 yılında üretmişti. Fokko; "Üretilen bu yeni metottaki asıl heyecan uyandırıcı olaysa insan yüzündeki spesifik bölgelerin algılanması ve takip edilebilmesi" diyerek bu yeni gelişme karşısındaki heyecanını belirtti.

Poh ise durmak niyetinde değil. Bir sonraki adımında kan basıncını ve kandaki oksijen değeri ölçümlerini aynı video görüntüsü üzerinde birleştirmeyi planlıyor.

Kaynak:milliyet.com

ÖLDÜREN TEKNOLOJİ

Teknolojinin hayatımıza iyiden iyiye girmesiyle birlikte insanoğlunun hayatı da gün geçtikçe daha kolay bir hale gelmeye başladı. Ancak teknoloji her zaman da insanlığın yanında olmuyor; zira ufak bir dikkatsizlik teknolojinin elini kana bulayabiliyor.


Ufak bir dikkatsizliği insanlara fazlasıyla pahalıya ödeten bu teknolojik cihazlara siz de çok şaşıracaksınız.



Segway sahibini öldürdü.

Segway Inc'i geçen yıl satın alan 62 yaşındaki Jimi Heselden, maalesef Segway yüzünden yaşamını yitirdi. Wharfe Nehri'nde bir ceset gören yöre sakinlerinin ardından cesedin Heselden'a ait olduğu anlaşılırken, Heselden'ın 9 metrelik bir uçurumdan düşerek hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Yani Segway, bir bakıma sahibinin ölümüne neden olmuştu.

Stracraft'la gelen ölüm

1998 yılında oyun severlere sunulan Starcraft, o günden bu yana kullanıcılardan büyük ilgi görmüş, kullanıcıları saatlerce ekran başına kilitlemiştir. Ancak Starcraft'ın ölüme yol açabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Lee Seung Seop isimli bir Koreli oyuncu, 52 saat boyunca bilgisayarın başından kalkmadan bu oyunu oynamış ve dolayısıyla susuzluğun da etkisiyle tetiklenen kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti.

TV anteni

Çatıya çıkarak televizyonu için daha iyi görüntü almak isterken, çatıdan düşüp ölenlerin sayısı hiç de
azımsanacak gibi değil. Günümüzde ise çanak & uydu antenin hayatımıza girmesiyle bu sorun kısmen ortadan kalktıysa da, hafızalara kazınan bu olayları hiçbir zaman unutmak mümkün değil. Zira bugün bile bu tür olaylara rastlamak mümkün: Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz aylarda İzmir'in Narlıdere ilçesinde meydana gelen olayda çatıya çıkarak anten takmak isteyen 15 yaşındaki genç yere çakılmış, ardından hastanedeki tüm müdahalelere rağmen kurtulamamıştı.

Robot

1979 yılında meydana gelen olayda Ford fabrikalarında bulunan bir robot, Robert Williams isimli 25 yaşındaki bir çalışanın ölümüne neden oldu. Olayın ardından ise Ford, 10 milyon dolarlık tazminat bedelini ödemek durumunda bırakıldı.

Cep telefonu

Patlayan cep telefonlarına artık epey alıştık... Özellikle kalitesiz batarya sorunu nedeniyle cep telefonları yer yer patlayabiliyor veya yanma tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliyor. Bu da beraberinde ölüm riskini getiriyor ki, bu nedenden dolayı yaşamını yitiren insanların yer aldığı haberlere ara ara rastlamak işten bile değil.

Everquest

Oyun bağımlılığının ölümen neden olduğunu Starcraft örneğinde görmüştük. Everquest ise bu akımın bir diğer halkası olarak kabul edilebilir. Bir Everquest oyuncusu olan Tony bragg, oyunla fazla ilgilenmesi dolayısıyla ilgisiz bıraktığı 9 aylık çocuğunun ölümüne neden olmuştu.

Elektrik telleri

Elektrik kablosu deyip geçmemek gerekiyor; zira kimi zaman bu kabloların ölüme neden olduğu bilinen bir gerçek. 57 yaşındaki Tayvanlı Yooket Paen, inek pisliğine bastığını fark edince dengede kalmak için tutunduğu elektrik kabloları onun sonu olmuş, akıma kapılarak hayatını kaybetmişti.

Dijital Kamera

Kamerasıyla yola çıkan ve ABD'deki büyük kanyonlara giderek görüntü almak isteyen bir Fransız turist, daha iyi açıyı yakalamak için çıktığı dağın tepesinde dengesini kaybederek düşmüş ve feci şekilde yaşamını yitirmişti.

Nükleer ölüm

Nükleer santralin hala kurulmasıyla ilgili tartışmaların sürdüğü ülkemizi bir kenara bırakacak olursak, nükleer enerjinin yer yer ölümlere sebebiyet verdiği biliniyor. Nükleer santrallerin yoğun olarak bulunduğu Baltık ülkelerinde de bu tip bir olay yaşanmış ve nükleer patlama neticesinde 56 kişi ölmüştü.

Uzay aracı

1 Şubat 2003 yılında meydana gelen talihsiz kazada Space Shuttle Columbia fırlatılmış, ancak havada parçalara ayrılarak aracın içinde bulunan 7 mürettebatın ölümüne yol açmıştı.

Kaynak:milliyet.com

GÖRÜNMEZLİK PELERİNİ

Sahip olmak istediğiniz doğa üstü güç  yada süper güç nedir diye sorulsa birçoğumuz görünmezlik deriz sanırım. Ben zihin okumayı daha çok isterdim gerçi ama görünmezlik de bir o kadar cazip geliyor insana. (:
" İngiliz bilimciler, geliştirdikleri yeni esnek filmle birlikte görünmezlik pelerinini elde etmeye bir adım kaldığını açıkladı.
Yeni geliştirilen malzemeyi oluşturan küçük yapılar, biraraya geldiğinde ışığı nesneleri görünmez kılacak şekilde yönlendirebilen bir 'metamalzeme' oluşturuyor. Esnek metamalzemeler daha önce de geliştirilmiş olmasına karşın bunlar, ışık tayfının insan gözünün göremediği bölümü üzerinde etkiliydi. Fizikçiler bu özelliği bir üst düzeye çıkarması nedeniyle yeni malzemenin alandaki gerçek bir sıçrama olduğunu ifade ediyorlar.

Metamalzemeler, ışığın akışını kesintiye uğratarak ve farklı bir düzeye kanalize ederek çalışıyorlar. Işık dalgaları ancak kendi dalga boylarına eşdeğer boydaki yapıların çevresini sarabiliyorlar ki bu da sahip oldukları renkle ilgili bir durum. Bugüne kadar görünmezliğe ilişkin en çarpıcı denemeler, insan gözünün algılayabileceğinin üzerinde dalgaboylarına sahip olan ışığa yönelikti. Bunun nedeni de görece olarak büyük parçacıklardan meydana gelen metamalzeme
 yapımının çok daha kolay olmasındandı.
Görebileceğimiz çok daha kısa dalgaboylu ışıklara yönelik metamalzemenin geliştirilebilmesiyse ancak nano düzeydeki küçük yapıların kullanılmasıyla mümkündü. Malzemenin tanıtıldığı makalenin yazarı St Andrews Üniversitesi'nden Andrea Di Falco, nanoyapılar oluşturmaya yönelik zorluklar nedeniyle bugüne kadarki denemelerin, sadece düz ve eğilmez yüzeyler üzerinde gerçekleştirildiğini söylüyor. Bu nedenle bilindik yöntem olan, sert ve kırılgan silikon üzerinde balıkağı yapısında istiflemeler yapmak yerine tek bir tabakadan oluşan ince bir polimer film geliştirmiş.
Londra İmparatorluk Üniversitesi'nde metamalzeme kürsüsünün başında olan fizikçi Ortwin Hess, üç boyutta bükülebilen yeni malzemenin tam bir 'görünmezlik pelerini' olmasa da bu yoldaki büyük ve en doğru adım olduğunu ifade ediyor. Bir sonraki basamağınsa, malzemenin optik özelliklerinin bükülmeyle birlikte değişebilir hale getirilmesi olduğunu söylüyor. Harekete duyarlı böyle bir özelliğin geliştirilmesi görünmezlik pelerinini mümkün kılacak. Hatta malzeme bu şekliyle, yeni nesil kamera lenslerinde de kullanılabilecek." kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/id/25147892/
Dünyanın sonu yaklaşıyor mu ne? Bilim-kurgu filmleri yakında gerçek oluyor desenize!!! Merakla bekliyorum açıkcası görünmezlik pelerinindeki gelişmeleri, CERN'deki deneyin sonucunu, yakın zamanda ışınlanma konusunda da gelişmeler kaydedileceğini düşünüyorum. Dünya nasıl bir sona doğru ilerliyor şimdilik sadece seyrediyoruz. Tüm bu gelişmeler bizleri nasıl etkileyecek, olumlu yönde mi yoksa dünyanın çivisi iyice mi çıkacak artık bilinmez! Ne diyelim Allah sonumuzu hayretsin... (:

MAYA KEHANETLERİNE GÖRE 2012 YILI GERÇEKTEN ZAMANLARIN SONU MU?


Bütün büyük dinler, uygarlıkların çöküşleri ile ilgili efsanelere sahiptir. Sapkınlığa düşen uygarlıkların Yaratıcı tarafından yok edilişlerinin başta Kur’an-ı Kerim ve İncil olmak üzere pek çok kutsal kitapta sık sık bahsi geçmektedir. Ne yazık ki insanlığın uygarlaştığı fakat ahlaksızlaştığı bir dönem içindeyiz. Belki bir gün yeni mitolojik hikayeler de kendi uygarlığımızın sapkınlığı ve yok oluşu insanoğluna ibret olması için anlatılacak. Tıpkı eskiden olduğu gibi… Anlamak isteyene tarihte, mitolojide ve kutsal kitabımızda çok büyük dersler var..
Son yıllarda dünyanın en gizemli uygarlıklarından biri olan Mayalar’ın kehanetleri uzun süredir dünya gündemini meşgul etmekte. Maya toplumundan kalan yazılı tabletler bilim adamlarınca ancak yüz yılda çözülebildi. Hiçbir iz bırakmadan tarih sahnesinden silinen bu görkemli uygarlığın izlerini araştıran bilim adamı ve tarihçiler, dünyanın geleceğiyle ilgili önemli ipuçlarına
 ulaştıklarına inanmaktalar.Maya tabletlerinde yer alan takvim 21 Aralık 2012’de (bazılarına göre 22 Aralık) son bulmakta. Mayalar 2012 için zamanların sonu diyor. Ancak bu kıyamet ya da yok oluş anlamına gelmiyor. Bilim Adamlarına göre fiziksel bir değişim. Çünkü bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona erecek ve yeni bir çağ başlayacak. Büyük bir tufanla gelecek olan bu yeni çağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz. Beşinci kutupsal kayma olarak adlandırılan bu değişimde daha önceki değişimlerde olduğu gibi yine kutupların manyetik alanının değişmesi iddiaları ileri sürülüyor ve dünyadaki iklimlerin değişimi de buna bağlanıyor. Kutuplar yer veya açı değiştirdiğinde kutuplarda ki buzlar eriyor. Kaldı ki, küresel ısınma sonucu şu anda Kuzey Kutbu'ndaki buzullar zaten erimeye başlamış durumda. Mayalar'a göre de daha önce yaşanan dört çağda tıpkı bu şekilde sona erdi.  Dünyanın en az dört kez kutupsal kayma yaşadığı bilimsel verilerle kanıtlandı deniyor. Bazı belgesellerde dünyanın manyetik alanının belirli periyotlarla nasıl değiştiğini bilimsel olarak açıklanıyor. Şu anda dünyanın manyetik alanında muazzam bir değişim var. Bunun da en büyük nedeni güneşte meydana gelen değişimler. Yine dünyanın rezonansı binlerce yıldır 7.4 Hz.’di. 1980li yıllardan beri 12Hz’e ulaştı. Bu, bugün yaşadığımız 24 saatin eski zamanda 16 saate eşit olduğunu göstermektedir. Yani zaman hızlanıyor. Bildiğiniz gibi Güneş'in ortalama 11 yıllık periyotlarda aktivitesi zirveye çıkıyor. Kuvvetli patlamalar ve güneş lekeleri bu dönemde en yoğun zamanında oluyor. Son zirve dönemi 2000-2001 yıllarındaydı. Ancak bu dönemden bu yana düşüşe geçmesi gereken aktivite tam aksine az miktarda bir düşüşten sonra yatay bir düzey tutturmuş durumda. Yani bir sonraki zirve döneminin çok daha şiddetli olabileceğine dair bir işaret olabilir. Bir sonraki zirve noktası ise 2012 yılına denk düşüyor. Araştırmanın kilit noktası da burası. Eğer bilgisayar ortamında yapılan teorik modellerin sonuçları doğruysa 2012 yılı civarında bizi bir Manyetik Kutup kayması bekliyor.

Ancak bu bir anda başlasa da, bir günde biten bir olay değil. Manyetik yapının tekrar
dengeye gelmesi ortalama 3000 yıl kadar sürüyor. Dünya'da ise son 300 yılda genel manyetik kutup %20 oranında zayıflamış durumda. Bu Antartika ve Güney Amerika’da, yani ozon tabakasının delik olduğu yerde %40 lara kadar çıkıyor. (yani ozon tabakasının asıl delinme nedeni olabilir)Bahsi geçen araştırma bu olayın 2012 yılında gerçekleşeceğini ortaya koyuyor.
Peki Güneş aktivitesi zirvesinde ve Manyetik kutup yer değiştirirse ne olur?
Manyetik kayma demek, dünyanın manyetosferinin, yani manyetik kalkanının bir süreliğine kapalı olması demek. Güneş'ten veya uzaydan gelecek her türlü etkiye açık olacağız demek. Güneş'ten gelen zararlı ışınlar ve kozmik ışınlar direkt dünya yüzeyine ulaşacak. En basit sonucu da milyonlarca kanser vakası. Diğer olası sonuçlarından biri, dünyanın manyetik alanı etkin olmayacağından meteor gibi cisimlerinde yönlerinin dünya tarafından değiştirilemeyeceği, tam tersi çekileceği olasılığı...Dünyanın yer çekimine etkisi tahmin  edilememekle beraber, volkanlar, depremler vs.. gibi olayların zirve yapacağı tahminlerden biri.

Yani Mayalılar eğer haklıysa ve kehanetleri gerçekleşirse, küresel bir felaket bizi bekliyor demektir... En kötü senaryoda tek kurtuluş olasılığı, yüzeyin altında yaşamak veya başka gezegene gitmek 3000 yıl süreyle...Ama ilginç olan şey Mayalar'ın bunu bilmeleri ya da gerçekten bilip, bilmedikleri... İddianın bir diğer yanı da Mayalar'ın bununla da yetinmeyip, gelecekte tüm insanlığı etkileyecek trajediyi bizlere şifreli bir şekilde duyurmuş olmaları ve bu şifreye göre dünya için 2012 yılı çok önemli. Ama neden şifre? Buna cevap verilemiyor.... Peki bu görüşe göre 2012 yılında dünya yok mu olacak? Mayalar 2012'yi insanlığın yeniden yukarı çıkışının yaşanacağı bir çağ olarak tanımlıyor. Hatta farklı inançlarda yer alan Altın Çağ'a böyle ulaşılacağı da ileri sürülüyor. Yani 2012'nin önemi burada. Düşen insanlık tekrar yukarı çıkacak ve bu çıkış 2012'de başlayacak. Yine iddialara göre çıkış süreci başladı, belki de 2012 bir final olabilir. Ancak bu tarihlemede iki yıllık bir hata payı bulunabileceği de belirtiliyor. Şu anda bilimsel olarak ispat edilen dünyanın dört kez kutup değişimi geçirdiği iddiası Mayalar'a referans olarak veriliyor. Bugün bu durum ispatlanmış durumda. Deniyor ki, insanları bunu yeni keşfetse de, Mayalar bunun farkındaydılar. Bu Maya kenti Palanque'deki Yazıt Tapınağı'nda bululan mezar taşının kapağındaki şifrenin çözülmesiyle ortaya çıktı. Kapağın üzerindeki şerit motiflerini simetrik bir şekilde yan yana getirildiğinde ortaya bir Jaguarun ve bunun üzerinde de bir Yarasa sembolü vardı. Mayalar'ın mitolojik yazıtlarında Jaguar beşinci yani bizim çağımızı, yarasa ise ölümü sembolize etmekteydi... Kapağın üzerinde açık bir şekilde görülen Güneş Haçı'nın üzerindeki delikler ise Güneş'in manyetik hareketlerini temsil etmekteydi. İşte bu Mayalar' ın gizli mesajıydı. Yani yaşanacak trajedinin sebebi Güneş'te meydana gelecek olan manyetik değişimlerdir.. İlginçtir ki şu andaki iklim değişiminin nedenlerini Güneş'e bağlayan bilim adamları da sayısı oldukça çok..

Artık kurdukları saatin alarmı çaldı çalacak... Ve bizler nihayet onların sadece kendi zamanları için değil, tüm insanlık için hayati önem taşıyan bu bilgilere sahip olduklarını görüyoruz.

Uygarlıkları bizim standartlarımıza göre ilkeldi belki... Çağlayan nehirlerinden başka su sistemleri, yolları, arabaları, elektronik bilgisayarları yoktu... Ama diğer konularda engin bilgi ve altyapıya sahiptiler. Son araştırmaların gösterdiğine göre Mayalar, bizim düşünemeyeceğimiz, hatta tahmin bile edemeyeceğimiz tarzda fizik ötesi bilgi ve pratiği kullanabiliyorlardı.

Dünya belirgin bir değişim yaşıyor. Belki Maya'ların 21 Aralık 2012 fenomeni ile de ilişkilendirilebilecek bu oluşumlar şu an bilmediğimiz veya farkında olmadığımız bir olay için zemin hazırlıyor olabilir. Artık biz insanlarda sık sık değişen, alışık olmadığımız hava koşullarına, sellere, ani bastıran şiddetli soğuklara karşı, neler oluyor? Hiç böyle olmamıştı gibi söylemlerle tepkiler vermeye başladık.

Gerçektende neler oluyor dünya'mıza?

Tüm umutlu bekleyişlere rağmen çabaların azlığı nedeni ile insanlık, herkesi hırpalayacak bir sona doğru gitmekte. Dünyanın manyetosferi gittikçe zayıflamakta. İnsanoğlu önümüzdeki yüzyıldan itibaren, aciz olduğu doğa karşısında, yetersizliğini fazlası ile görecek. Kapitalist sistemin veya hangi “İzm” olursa olsun, ille de bir İzm’in peşinde koşan insanlık, hala futbol maçlarının, cebini ne şekilde olursa olsun doldurmanın, her türlü heva ve heveslerinin veya şan şöhret peşinde ilkel bir şekilde düşüne dursun, yaşadığımız dünya çok ama çok ciddi büyük bir değişim geçiriyor. Ama bizler görmek yahut duymak istemiyoruz.

TELEFONUM ÇİZİLDİ DERİNE SON

Cebimin ekranı çizildi, kasası çatladı derdi tarih oluyor: İşte bu soruna muhteşem bir çözüm...

Apple'ın yeni patent başvurusu firmanın, cihazlarını çizilmeye karşı daha dayanıklı ve sağlam yapmak istediğini gösteriyor. Paslanmaz çelik dış kısmın üstüne yerleştirilecek ucuz nitrat kaplama, cihazları çizilmeye karşı daha fazla koruyacak.

Nitrat kaplama yalnızca düşük maliyetiyle değil aynı zamanda cihazlarınızın çok daha doğal renklerle görünmesini sağlaması açısından da olduça iyi bir fikir. Nitrat kaplama sayesinde cihazın üstündeki gerçek renginin görünecek olması hem görünüş bakımından bir artı kazandırırken, cihazın çok daha dayanıklı ve sağlam olmasına ve sebep olacak.

Bu ucuz ve işe yarayan patent başvurusunu Apple'ın bir kenarda unutmamasını umuyoruz.

Kaynak hürriyet.com